Şirket profili
Gürsan Alüminyum, 1980 yılından beri sektörünün hep ilerisinde, yenilikçi; kolay uygulanabilir estetik tasarımlarıyla her geçen gün kendini yenilemeye devam eden bir firma. İstikrarlı bir yapısı olduğu gözleniyor piyasada… Küpeşte sistemlerine kattığı yeni kare ve dikdörtgen küpeşte’den sonra electron serisiyle de alüminyum korkuluk sistemlerine dikkati çeken yeni bir soluk getirdi. Masa ve sandalyeler, bekleme grupları (banklar), alüminyum ve paslanmaz çelik iç ve dış kapı kolları, mobilya kulpları ve özel imalatları ile geniş bir üretim yelpazesi sunuyor.
Tolga Bey, bir anlamda sektöre öncülük eden bir firmasınız. Gürsan Alüminyum 2013 yılına nasıl bakıyor, nasıl değerlendiriyor?
Bahara yaklaştığımız şu zaman diliminde, aslına bakarsanız ‘balkon hayatına önem veren sıcak bölgelerde’ güzel işler yapılacağını düşünüyoruz. Biliyorsunuz ki kendini sürekli yenileyen, durmadan kendini geliştiren ve bunu sürekli ön planda tutan bir kuruluşuz. Artık merdivenden ziyade balkon korkuluğu yapmak daha önemli hale geliyor. Bugün dikkat ediyorum, özellikle merdivenlerde, sanki demire dönme eğilimi var. Bunun en büyük sebebi bazı firmaların alüminyumu hatalı işlemeleri ve montajını kötü yapmaları…
Bugün sektörde, et kalınlıkları 1.2 ve 1.5 mm’lere indirilen alüminyum profillerle yapılan korkuluklar kısa sürede sallanıyor, aparatları yerinden çıkıyor, vidalar sıyırıyor. Müşteri bir yaptırır, iki yaptırır maliyet ucuzlasın diye, ama sonra yeni yollar arar, yeni çözümler peşinde olur. Bu durum çok önemli, giderek inşaat projelerindeki alımları da etkileyecektir. Müşteri, haliyle alüminyuma dur demek durumunda kalıyor. Kendini güvensiz hissettiği bir malzemeyi bırakıp demire yöneliyor.
Özellikle çok katlı projelerde üst katlara asansör ile çıkışlar tercih edildiği için , korkulukların az kullanımlarından dolayı malzeme ve uygulama hataları çok fazla ön plana çıkmıyor. Bunlar zaman içerisinde görüleceğinden, bunları görenler suçu yapana yaptırana değil de malzeme üzerine atıyorlar. İlk sıkıntıyı burada alüminyum çekiyor. Sonra büyük projeler yine demire, paslanmaza dönmeye çalışıyor. Konutlarda halen alüminyum kullanılıyor fakat bu hatalı imalatlar devam ettiği, gerçek anlamda doğru imalatları ön plana almadığımız sürece alüminyum konut pazarında da ciddi sıkıntıya girecektir. 2013 yılı sektörün nitelikli üretim yapma konusunda kendini sorgulama yılı olsun diye düşünüyorum.
Küpeşte ve korkuluk konusunda, öncelikle standart dışı üretimlerin arttığı söylentileri yayıldı. Ardından üretimin merdiven altına indiği konuşulur oldu. Standart dışı bu ürünler konusunda sektördeki bazı firmaların ‘bizi ilgilendirmez’ tarzındaki kayıtsızlıkları gözlemleniyor. Size şunu sormak istiyorum: Yakın zamanda montaj yapılan ürünlerde ciddi sıkıntı yaşanırsa bu sektöre ne gibi etkisi olacak?
Öncelikle şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim, bu işi ilk yapan kuruluşların başında geldiğimiz için sektör tarafından veya tüketici tarafından bu işin öncüsü olarak gösteriliriz. Biz bunu yaparken sadece malzeme satalım, nereye montaj yapılırsa yapılsın, bizi ilgilendirmez görüşüyle piyasaya çıkmadık. Öncelikle bu işin ruhunu bilmek lazım. Bu işe yeni girmeye çalışanlar dikkatli olmalılar. Hatalı imalat yapıp sırf bu işten para kazanalım diye işe giren insanlardan sektör zarar görmektedir. Gürsan Alüminyum bu işe sıfırdan girdi. Başladığı dönemden itibaren öncü konumundaydı ve halen çizgisini, kendini geliştirerek sürdürmekte ve ileriye taşımakta, nasıl daha iyi yerlere geliriz hesabıyla hareket etmektedir. Biz başlangıçta nasıl daha iyisini yapabiliriz, nasıl daha farklı ürünler sunarak insanların beğenisini kazanır, sektöre bir şeyler kazandırırız diyerek yola çıktık. Burada asıl sıkıntı, devletin bu konuya henüz tam anlamıyla eğilmeyişi… Çünkü bir şekilde yapıların sadece bir parçası olarak görülüyor fakat uzun vadede baktığınız zaman ne kadar can alıcı bir malzeme olduğunu anlıyorsunuz. Merdiven altı ürünlerin sektöre ciddi zararlar verdiğini zamanla herkes anlayacak. Bunu şimdilik zamana bırakmaktan başka çaremiz yok. Önemli olan, bizim işimizi doğru yapıp bu yanlışlar gündeme geldiği zaman, bunun bir parçası olmadığımızı göstermektedir. Biz en azından doğru ürün nasıl yapılır, onu öğretebiliyoruz. Bugün yeni yapılan binalarda kullanılan ürünlerin -yavaş yavaş da olsa- statik değer testleri yapılmaya, sorulmaya başlandı… Bunu yapmazsanız, uzun vadede işler yapan, projeler üstlenen, örneğin mimarlık ya da inşaat firması iseniz, bu yapılan binaların, ileride sizinle alakası olmayan hatalar sebebi ile edindiğiniz referanslar değerini yitirebilir. Size ait olmayan hatalardan dolayı siz zarar görürsünüz. Böyle bir şeye kim razı olabilir?
İnsanlar artık kalbur üstü projelerde doğru sistemleri almaya çalışıyorlar; araştırmayı, doğru ürünü seçmek amacıyla yapıyorlar. Biliyorsunuz, firma olarak son zamanlarda çok büyük projelere malzeme tedarik eden bir kuruluş olmaya başladık. Montajdan çekilerek bayilikler oluşturduk, bunun içinde çok büyük yatırımlar yaptık. Alurail markası ile bir korkuluk sistemi çıkardık. Gürsan Alüminyum ne kadar bilinse de, öncelikle Avrupa’nın ve gelişmiş ülkelerin rahatça bahsedebileceği, bunu yaparken de ‘kaliteli’ ifadesini kullanacağı bir markayı yarattık. Bayilerimiz sayesinde ürünlerimiz bölgesel anlamda çok güçlendi, Bayilerimizle oluşturduğumuz ortak güçle artık projeleri daha rahat gerçekleştirip çözebilir hale geldik. Bunlar yeterli mi? Elbette değil! Ama zamanla alakalı bir durum bu… Şu günlerde yeni girdiğimiz ya da en azından ön çalışmasını yaptığımız bölgelerde de güçlenmek sevindirici. Çok büyük projelere imza atıyoruz. Geçen ay, özellikle bayimiz aracılığı ile 85.000 m2’lik bir işin imzasını attık. Her bölgede, her yerde, arka arkaya çok büyük projeler almaya başladık … Fakat dikkatle baktığınız zaman, ne kadar kaliteli ürün üretirseniz üretin, sonuç itibariyle sektörde marka bilinci ve kalite bilinci tam oturmadığı için, siz de sadece korkuluk yapan bir firma olup aynı sepetin içinde hareket etmek zorunda bırakılıyorsunuz. Bunlar önemli sorunlar olarak ortaya çıkıyor.
Tolga Bey, bizim gözlemlediğimiz bir husus var; herkes bazı sorunlardan söz ediyor ama detaylandırmıyor. Siz epeyce detaylandırdınız ama vurgulanması açısından bu konuyu biraz daha konuşabilir miyiz?
Aslına bakarsanız bütün sektörlerde sıkıntılar var. Örneğin frekansınızın tutmadığı müteahhitler oluyor. Evet, işinizin güzel olduğunu, kalitenizin güzel olduğunu; alacağı ürünün uygulanacak yere uygun olduğunu biliyor. İş, fiyat noktasına gelince çıkmaza giriyor. Yani tüm kriterlere göre hazırladığınız, standartların dışına çıkarmadığınız ürünleriniz fiyata takılıyor. Daha sonra yapılıp yapılmaması önemli değil, projede uygulanmış uygulanmamış hiç sorun değil, fiyatlarınızı aşağı çekmeye çalışıyorlar. Kimisi de beğendiği sistemleri benimsedikten sonra başka tedarikçilere gösterip daha ucuza yaptırmaya çalışıyorlar. Bunlar ‘şark kurnazlıkları’… Kısa vadede yüzünüz –belki-güler ancak uzun vadede hem kendinizi hem de sektörünüzü, hatta ülkenizin sektörel hayatını ağlatırsınız. Biz, büyük bir sektörde hizmet veriyoruz. Bugün bu sektörün % 2-5 gibi oranına hizmet versek belki çok büyük cirolara ulaşacağız. Azma biz, kalbur üstüne hitap ediyoruz ve en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz.
Gürsan Alüminyum ürünlerini pahalı diye eleştirenler zaman içinde bu ürünlerin bu fiyatları hak ettiklerini söylemeye başladılar. Katma değer konusunda yaşanması muhtemel gerçeklerin görülememesi sektörün asıl büyük sorunu gibi. Bu konuyu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden biri olan küpeşte, istenilen seviyelere, açıkçası, getirilemedi. Bunun en büyük sebebi, piyasanın hırsa yenik düşmesidir! Bu malzemeyi bir tek biz üretiyoruz, lakin bunun arkasında duramayan yine bizler olduk. Kısa vadeli düşünüldü. Bugün bayilerimiz artık şunu söylüyor toplantılarda; yuvarlak sistemleri üretenler de, satanlar da, uygulayanlar da durumdan mutlu değiller. Eskisi gibi pek cazip halde değil bu işler. Bir anlamda bunu alanın da satanın da zarar eder hale geldiği söyleniyor. Burada montaj firmalarının bize yaklaşmış olmasının en büyük sebebi bu olsa gerek. Çünkü 25-30 TL’ ye mal ettiği ürünü rekabet edecekse ancak 45-50 TL’ye takmaya çalışıyorlar. Şu an iki katına mal ettiği ürünü iki katına satıyor. Bu da kar marjını yukarı çekiyor. Montaj firmaları da bu sebeple, yeni geliştirilmiş sistemleri artık portföylerine almaya başladılar, sistemleri öğrenmeye çalıştılar. Bu sistemler çok önemli, ortalamaya vurunca firmalar kara geçti. Bayilik almak isteyen çok kişi geldi fuar alanına, fakat öncelikle sıkıntısını anlattı bize. Ben artık zor durumdayım, ucuza mal ediyorum diyerek ucuza satmak zorunda kalıyorum. Ben eski sistemi bünyemde tutuyorum ama portföyüm o kadar genişledi ve yeni ürünlerle çoğaldı ki karşımdaki insana daha fazla ürünü sunabilme imkanım oluştu diyorlar. İyiyi insanlar istiyor artık. 5 kişinin 3’ü artık kalite istiyor. Uğraşılırsa geri kalan 2’ si de alıyor. Artık her yerde aynı malzemenin kullanılması insanları sıktı.
Evet, ürünlerimizi kalite/fiyat paritesi itibariyle değerlendirenlerin bir kısmını ben de duydum, duymaya da devam edeceğiz gibi. Örneğin diyorlar ki, bilmeyen insan sizin korkuluğunuz pahalı ama neye göre pahalı onu hesaplamıyor. 1 metre korkulukta benim malzemem 50-60 TL. Bu pahalı ise bu sadece cam maliyeti kadar. Kumdan bir şekilde ürün benden pahalı. 100 kişi ile yaptığım ürünle aynı olan bir malzeme mi cam? Neden? Tek elden üretiliyor diyerek mi? Firmaların bunu bilmesi lazım, biz gerçekten ucuz malzeme mi üretiyoruz? O zaman herkes yaptığı işi ya da ürettiği ürünü tartıya koysun, öyle satsın. Karşılaştırma neye göre yapılıyor? Benim ürünüm kaliteli ise bunu piyasa şartlarına göre belirler… Ben satışını yapmak zorundayım. İlla ucuz satarak mı ayakta durması lazım firmaların! Bu yanlış bir yaklaşım.
Yurt dışı firmalarıyla konuşurken pek çoğu şunu söylüyor: Neden siz bu kadar az kar oranlarına kendinizi mahkum ediyorsunuz?
Böylesine patlayan pazardasınız, bu inşaatlar yükseldiği halde sizler para kazanamıyorsanız, yarın kriz çıktığı zaman, bugün verdiğiniz tavizleri yarın hiç bulamayacaksınız diyorlar. Biz Yunanistan’daki firmalarla konuşurken şunu öğrendik: Ekonomisi bozulduğu zaman ülkenin vaktiyle elde ettiği kazançlarla şu an ayakta kalabildiklerini söylediler. Türkiye’de hangi firma bugün aynı ekonomik krizlere girse ayakta kalır, sorarım size? Neden bu rol modeli seçiyorsunuz diyorlar. Ben bugün Gürsan Alüminyum olarak Don Kişotluk yapamam. Bu sektörün içerisinde benim bir geçmişim var, bir kalitem var, bir ismim var; 100’e yakın çalışanım var. Ben bunları es geçip; o kaça satıyor, bu kaça satıyor soruları peşine koşup da kendimi yoramam. Benim ürünlerim doğru ürün ise, kaliteli ise ‘ben bunun katma değerini daha fazla nasıl yükseltirim’in hesabını yapıyorum. Çünkü ben bugün imalatçı olarak sattığımız ürünlerin hak ettiği değeri bulduğuna inanmıyorum. Halen daha fazla marjlar olması gerekiyor, sattığınız ürünlerin parasını alamıyorsunuz, çekler riskli olmaya başladı. Avrupalı ufacık bir üretici, emin olun yaptığı işlerde bizlerden daha fazla para kazanıyor. Bizim sektörümüzün geneline ayak uydurmamız gerektiğini düşünmüyorum kendi adıma… Ortak hareket edebileceğim çok firma olduğunu düşünmüyorum. Mutlaka birkaç firma vardır fakat bizim doğrularımız herkes için doğru olmaz. Dünya için önemli ilklere imza attık, büyük projelere imza attık. Bugün İtalya’ya malzeme gönderiyoruz. Biliyorsunuz, bu işin gerçek sınavını verdiğiniz yerler buralar… Buraya kalkıp da küçük düşünen bir firma ile aynı kararı vererek nasıl gidersiniz? Bir şeyin iyi olması için herkesin iyi olması lazım. Beklentilerinin yüksek olması ve ileriyi görebilmesi lazım.
Tolga Bey, Gürsan Alüminyum olarak önümüzdeki dönemle ilgili neler yapmayı planlıyorsunuz?
Bizler sürekli yeni ürünler çıkaran firmalarız. Bunu bu sene yine korkuluk sistemlerinde, bu fuarda görüyorsunuz, çok yeni ürünlerle geldik. Sonuç itibariyle, bunun bir yıl harcamış olduğunuz enerjinin ve bedellerin geri dönüşü olduğunu bilirsiniz. Ama bir yıl sonra, biliyoruz ki, birileri zaten kendi ürünüymüş gibi sergilemeye başlayacaklar. Burada da emeğe saygı maalesef yok, denetimini yapacak kimse de yok gibi… O yüzden sürekli yeni ürün geliştiriyoruz. Yeni pazarları, ürünümüzün kalitesini hak eden bizi bir yerlere taşıyan pazarları zorluyoruz.
Bundan sonra, 3-4 senede bir yeni segmentler oluşturacağız. Ne zaman Alurail markasını korkuluklara koymaya başladık, o zaman bir şeyleri kazanmaya başlayacağız. Markamızı biraz daha prestijli hale getirip albenisini herkese gösterebilirsek, bu kadar büyük üretimler yapmaya gerek kalmayacak, zaten markanız sizi ileriye taşıyıp sizlere para kazandıracaktır diye düşünüyorum. Şu an markanın koşması için her sene yenilikler katıyoruz ürünlerimize.
Son olarak Gürsan Alüminyum’un ‘albeni’sini oluşturan faktörleri bir de sizden dinleyebilir miyiz?
Kurulduğumuz günden bugüne işimizi çok seviyoruz. Babamızdan aldığımız en önemli felsefe; ne üretiyorsan en iyisini üret, kimseyi kendi arkandan konuşturma, her girdiğin toplumda ürününü kullanan kim olursa olsun, helal olsun sana ne güzel ürün üretmişsin dedirtmeyi hedef seç, ona göre üret. Biz bu felsefe ile çalışıyoruz. Bu işin çıraklığından başlayan bir firmayız. Her şeyi iyi yapmadık belki, zamanında yanlış işler de yaptık. Başta biz bu işe başlarken 2 firma daha bizimle beraber başladı, onlar ekonomik güçleri yetmediğinden devam edemeyince sanki biz ilk firmayız gibi kaldık sektörde tek başına. 3-4 firma yaparken bizler de belki çok yanlış işler yaptık. Korkuluk sektörü büyüyünce, baktık biz de büyüdük. İnsan nasıl kendi çocuğunu sahiplenince çocuk çok iyi bir evlat oluyorsa bizde ürünümüze aynı saygıyı gösteriyoruz sahipleniyoruz. Biz bana ne demeyeceğiz; korkuluk sektörünün geleceği ne olursa olsun demeyeceğiz. Bizler üretimi seven insanlarız, ülkemizi seven insanlarız, sadece kendimizin değil ülkemizin de üretimle kalkınacağına inanıyor ve üzerimize düşenin en fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Bunu hem iç piyasada hem dışarıda yapmaya devam edeceğiz. Dünya’nın her yerinde, kaliteli ürün üreten ülkenin firması dedirtmeye ve bu bayrağı dalgalandırmaya devam edeceğiz.
Tolga Bey, bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz.
