50 yıllık bir sektör tecrübesine sahip Dört El kalıba misafir olduk. Firmanın yöneticisi Hüseyin Karabacak Alüminyum Dünya’daki gelişen ve yeni giren tüm sektörler için en büyük ödüldür diyerek başladı sözlerine..
Uzun uzun konuştuk kendisiyle. Neler anlatmadı ki; Büyük alüminyum firmalarının sürekli yatırıma devam etmesi gereğinden bahsetti, Nihai tüketicilerin belli bir tonajı yakaladıktan sonra anlık olarak alüminyum ekstrüzyon işine girmemesi gereğinden bahsetti, Bir bardak süt için sanayicinin bir inek beslememesi gerektiği gibi bir teşbihle yatırım değerlendirmesi yaptı.
Hüseyin Bey sektörün geleceği açısından bir tehlikeye dikkat çekerek, tesislerin Avrupa’ya ve diğer ülkelere ürün satacağım diyerek önümüzdeki 5 yılda, tek vardiye çalışacakları dönemleri göreceklerini” ifade etti ve “külçedeki 160-200 USD lik prim sebebi ile Avrupa’ya malzeme satamaz hale gelmemiz tehlikesine değinerek bunun ileride atıl tesisleri gündeme getireceğinin altını çizdi.
Rakip ürünlerin ağaç, demir, plastik şimdi de bakır olduğunu söyleyen Hüseyin Bey, bugün bakırın tüketildiği yerlerde alüminyumun iletkenliği sebebi ile daha verimli bir şekilde kullanılabilir olduğunu ve bunun araştırmasının yapılması gerektiğini ifade etti. Bildiğiniz gibi bugün özellikle ısıtma ve soğutma borularında halen bakır kullanılıyor. Bunu tersine çevirmek için operasyon yapmak gerekiyor.
Bu değerli firmamızın yöneticisi Hüseyin Karabacak’la yaptığımız söyleşinin satırbaşlarını sizlerle paylaşıyoruz.

Verimli kalıp, uzun vade hedefleri ve sektör bazında yatırım en önemli konudur.
Alüminyum ekstrüzyon kalıp sektörünün geldiği noktadan bahseder misiniz?
30-40 bin tonlardan 1.200 bin tonlara çıkış söz konusu. Bugün 550-600 bin ton alüminyum ekstrüzyon profil üretimi kalanın levha-döküm-enjeksiyon olduğunu düşünürsek 800-850 bin tonluk bir büyüklükten bahsediyoruz demektir, o halde 2015 yılı için 1.5 milyon yıllık tonaja çıkacağı düşünülebilir. Bugün bu büyüklüğü ve büyüme hedefini alüminyum ekstrüzyon sektörü sırtlamış götürüyor. Benim en büyük korkum, bu gidişatta yeni pazar araştırmaları yapılmaz ise önümüzdeki 5 yılda alüminyum fabrikaları sayısındaki artış nedeniyle vardiyalarda düşüş olacak. Yıllardır uzağımızdaki Çin ve Hindistan’ın uzaklığı ile bu korkuyu atlatırken yakın bölgelerde bulunan Suudi Arabistan-Mısır bölgesi, yukarıda Rusya’nın Batıda Polonya’nın alüminyum profil konusunda güçlenmesi atlatılamayacak bir korku haline gelebilir. Uzağımızda dediğimiz Çin ve Hindistan da bu platforma katılırsa o zaman ciddi sıkıntıların doğacağı kesindir. Şuanda prim zamlarından dolayı Polonya boşlukları kapatmış durumda. Türkiye de boş durmuyor tabii ki, Afrika’da, güney Amerika’da Azerbaycan ve Türkmenistan’da yeni pazarlara ihracatlar yapıyor. Büyümeyi ve satış grafiğimiz yükseltmek için tek yapmamız gereken Ar-Ge’ye ve inovasyona önem vererek yeni ürünler geliştirmenin ve bunları pazarlamanın yollarını bulmak. Kalıp sektörü olarak düşünürsek biz firmalar olarak zaten alüminyum ekstrüzyon sektörünün en önemli tarafıyız. Onların büyümesiyle bizler büyüyoruz. Şu sıralar sanırım tüm firmalar sezon sebebi ile nasıl hızlı kalıp üreteceğinin çalışmalarını yapıyordur. Bunlar bizi tetikleyen şeyler. Bugün alüminyum fabrikaları, hızlı kalıplara maalesef hazır değiller. Fırınları hazır değil, ekstrüzyon presleri hazır değil, en önemlisi kendi bünyelerindeki bölümleri buna hazır değil. Yetişmiş eleman sıkıntısı ve üretim kapasitesinden taviz vermemek adına hazır değiller. Bugün makine parkurunu tesislerde 2002 yılından beri yenilemeye çalışıyoruz. Eski tip makinelerde kazanç sağlamayan tesisler ya revizyona geçti ya da kapattı gitti. Avrupa’nın ekstrüzyonda önüne geçmemizdeki en önemli sebep elimizde 30-35 yıllık presler yerine yaşları 2010 yılından başlayan presler var. Bunlar daha hızlı. Çin’de olsa Tayvan’da olsa Avrupa’da olsa hepsi yeni presler. Bugün Türkiye yeni preslerle imalat yapmanın avantajını yakalamış durumda. Bunu sürekli yatırım halinde tutanların başarı grafikleri hep yukarıda olmuştur. Onlar ilerlediği zaman biz oturursak atıl kalırız diye geride kalmamak adına onların hızlarına hız, güçlerine güç katmak için yeni teknolojileri kalıplarda öğrenip yavaş yavaş firmalara gösteriyoruz. Yatırımın bu yüzden hiçbir zaman durmaması lazım. Yatırımcıların kazanca göre yatırım yapması lazım. Kazanç yoksa yatırım yapılmaz. 5 yıl sonrayı düşünürsek kapasitelerin yarı yarıya düşmesi anlamına gelir. Yeni pazarlar ve yeni ürünlerin hakim olduğu bir alüminyum ekstrüzyon sektörü olması lazım. Türkiye’nin 10 kg lara çıkan tüketim miktarını Avrupa ülkeleri seviyelerine yani 35-39 kglara çıkarmak için neler yapılması gerekiyorsa bunun araştırılması lazım. Her alüminyum firmasında bir iki mühendis çalıştırılması lazım. Bugün demir yerine alüminyum kullanılması ve projelendirilmesi lazım. Pencere etrafı, sövelerin araştırılması lazım. 3000-5000-7000 serilerine geçmek lazım. Ayrıca ezici firma rekabetini yapıcı rekabete çevirmek lazım. Bunun önlemini bugün almaz isek yarın ciddi tehlike ve tehdit içerisinde olabiliriz.
Bugün bu gelişmeleri ekstrüzyon firmalarının takip etmesi ne kadar mümkün olabilir ki?
Bizler örneğin kalıpçı olarak kendimize güvenen firmalardan biriyiz. Türkiye’deki alüminyum kalıp firmaları alüminyum ekstrüzyon firmalarının önünde hareket ediyor. Biz ısıtma fırınlarını ayarlayamadığımız için operatörleri hızlandıramadığımız için atıl bir kapasitemiz oluşuyor. Bunu yüzdeye vurursak halen 10-15 metreleri yaparken, dakikada 30-35 metreleri gördük. Bu sürdürülebilir enerjidir. Testlerimizde ise 60-65 metreleri gördük aradaki fark neredeyse yüzde 400-500 arası. Bu kaybolan enerjiyi nasıl kazanıp imalata alırız bunu konuşmalıyız birlikte.
Bunun çözümü için bugün sürekli çalışmalar yapıyoruz kendi adımıza.Tesislerde değişlik için ufak tefek yatırımlara gidiyoruz. Azot soğutmayı konuşuyoruz, konik ısıtmayı konuşuyoruz, birkaç noktanın birbirine paralel hareket etmesi gerekiyor. Bütün bunları yaparken, preslerin de aynı paralelde hareket etmesi gerekiyor yoksa ya biz hızlı kalacağız yada pres hızlı ise biz yavaş kalacağız, bu dengeyi oluşturmak zor. Ama başarılamayacak bir şey değil.
DÖRTEL KALIP VE FABRİKA
İNŞAATI DEVAM EDİYOR

Bu dengeyi nasıl kurmayı düşünüyorsunuz?
Bazı eksileri artıya çevirmek için karşınızdakini ikna etmeniz lazım. Bugün müşteri diye gittiğiniz sanayici presiyle diyelim 300 ton alüminyum üretiyorsa fakat hedefi 500 ton ise bunun için direkt yeni bir pres almasına gerek yok, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Sisteminde yapacağı bir takım revizyonlar ve enerji verimliliği sayesinde presin gücünü daha ciddi seviyelere getirebilir. Önemli olan sanayicinin verimli üretim yapıyor muyum diye kendine sorabilmesi. Ben size bir örnek vereyim; Brezilya’da 220 presli 154 firma ile yıllık 350.000 ton alüminyum profil üretiyorlar. Bunların presleri aylık 132 tona tekabül ediyor. Türkiye’de iyi bir araştırma ile 100 ton civarında bir tonaja ulaşıyoruz. Biz Türkiye’de Brezilya karşısında % 30 daha az verimlilikle malzeme basıyoruz. Bugün biz bunu aynı kira, aynı elektrik, aynı masraflarla daha verimli hale getirip o kaçak olan % 30 görünmeyen kapasiteyi kapatırsak pres yatırımını yapmaya gerek kalmayacaktır. Üstelik bu iş çok cüzzi maliyetlerle olabilir bu bir dönüşüm meselesidir. Ne zaman sanayici tamam kapasitemin tamamını kullanıyorum diyor, ancak o zaman yeni pres alımına geçmeli. Ama 400 ton kapasitelik bir pres ile 200 ton alüminyum profil imalatı yaparken yanına bir 400 ton kapasiteli bir pres daha alıyorsa o zaman ciddi sıkıntı var demektir.
Peki kalıp firmalarının üzerine düşen görevlerden bahsetmenizi istesem sizden?
Muhakkak bir hizmet sektöründe yaşıyoruz. Hizmet karşılığı bir bedel ise tamam, tam tersi düşünülüyorsa açıkçası bunun biraz sorunlu bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum. Biz bugün kalıp firmaları olarak, alüminyum ekstrüzyon sanayisine ne kadar iyi hizmet verirsek bunun karşılığında o ölçüde bedel kazanırız. Bunun için sürekli pazarları, teknolojiyi, yenilikleri araştırmamız lazım, testler yapmamız sonra kalkıp bunu uygulamaya almamız lazım. Bütün bunları yapmadıktan sonra bilgisizce yaptığın tüm işlerde sektörü de kendi firmanın geleceğini de karanlığa itersin. Bugün iyi hizmet veren firmaların hepsi referans sayesinde büyüyor. Önemli olan burada kaliteli kalıbı yapabilmek. Burada bir kalıp ile 100 ton alüminyum çekmek değil amaç, bir kalıp ile dakikada kaç metre alüminyum profil bastığını hesaplayan, araştıran kazanacaktır. Bizim için önemli olan kaç metre imalat yapabiliyorsun. 5 metre dakika ile 100 ton alüminyum profil imalatı yaptığın zaman sen kar eden bir kuruluş değilsin. 35 metre dakikada 50 ton alüminyum imalatı yapıyorsan o zaman sen kazanç elde etmiş oluyorsun. Orantıyı iyi kurmak lazım.
Bugün kalıp firmaları yatırımlarını neye göre yapmak zorunda?
Bu tamamen arz talep meselesi. Bugün 5000 adetlik kalıp imalat yatırımını yapsam Türkiye’de o zaman % 50 kapasiteli bir firma olacağım. Bizler arz talep dengesine göre yatırım yapıyoruz.
Alüminyum sektörünün 2015 hedefinin 1.200.000 1.500.000 ton olduğu düşünülürse, burada kalıp sektörünün geleceğine nasıl katkıda bulunulur. Kalıp sektörü bu büyümeye hazır mı?
Bizim pazarımız bugün kendi kabına sığmayan bir pazar. Türk alüminyum sektörü dünya ile kıyaslarsak çok önde gidiyor.. Bana göre artık Türkiye Dünya pazarında strateji belirleyen bir ülke konumunda. Kendi kabuğunu kırmış bir ülke. Türki Cumhuriyetleri’nde, Afrika’da söz sahibi bir ülke. Bugün prim zamları hedefi şaşırtmış olsa da Türkiye hızıyla gücüyle kalitesiyle yine ön planda. Avrupa üretim yapamıyor çünkü nüfusu müsait değil. Avrupa’da çalışan bir kişi 2.000 euro maaş alırken sen nasıl büyürsün rakiplerin karşısında. Avantajlarımız olduğu kadar ülke olarak dezavantajlarımız da var. Bu anlamsız fiyat farkları çok yıkıcı bir durum olarak yarın karşımıza gelecektir. Bugün ihracatta 10 ncu fakat ciroda 20. sıradayız. Yıkıcı rekabeti yapıcı rekabete çevirmenin araştırmasını yapmak gerekiyor. Bugün eylem planları açıklanıyor. Yol haritaları çizilmiş durumda. Düne kadar konuşulmayan sektör artık konuşulur hale geldi. Devlet nezdinde konuşuluyor alüminyum. 2023 hedefi 8 milyar dolar. Şuan 2.36 milyar dolar hedef. Burayı 8 milyar dolara götürecek strateji var mı bunu konuşalım bunu tartışalım. Biz kalıpçılar olarak hazırız.
Fakat fabrikaların bizleri de desteklemesi, ezmemesi lazım. O firmaların bir parçasıyız kalıp firmalarına o şekilde bakılması lazım. Bizler hizmet birimiyiz, o firmalar ile büyüyen bir yapımız var, biz tek başımıza nasıl büyürüz firmalarımız olmazsa hizmetimiz olmaz ise.
Yıkıcı rekabete çevirmenin arafltırmasını yapmak gerekir.
Birlik beraberlik anlamında kalıp firmaları arasında bir ortamın bir türlü oluşturulamamasının sebebi nedir sizce?
Kalıp firmaları şuan kendini ispat etmek için uğraşıyor. Bu firmalar taşlar yerine oturduktan sonra birlik beraberliği konuşacaktır. Birlik beraberlik demek bilgi paylaşımı demek. Bugün kalıp sektörü dünya firmalarına ürün veriyor demek ki Türkiye çok ciddi yerlere gelmiş. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde bor kaplama kalıpların testleri yapılıyor. Bunlar Avrupa ile birebir yapılan testler. Bunun yanında Avrupa’daki bir program Türkiye’ye birebir geliyor. Avrupa’nın kullandığı 5 eksen makineler Türkiye’de de var.
Avrupa firmaları imalatta kişi sayısını azaltıp kalıp sayısını arttırmanın yollarına gidiyorlar. bunun için robot sistemleri kurmaya çalışıyorlar.
Kendi kabuğunda yaşayarak kimse bir şey halledemez. Dünya artık bir köy herkes herkesi tanıyor ben büyüğüm bu işi yıllardır yapıyorum diyen birçok firma tarih kitaplarında kalıyor.
Sektöre son olarak notunuz ne olacak?
Bugün yatırım yapan firmalara şunu söylemek isterim, düne kadar 100 ton aylık imalat yapan firmalar bugün 1.000 tonlara çıkmaya başladı. Burada en önemli kriter bu büyümeyi dışardan gören insanların bu işe girmek isteyişindeki yanlışlık. Konun başında da söylemiştim bir bardak süt için bir inek beslemek yersizdir. Bugün pazarlığını yaptığınız ürünü, üretip daha ucuza malzeme alırım verimlilik sağlarım diyorsanız yanılırsınız. Çünkü yüksek tonajlı firmalar zaten minimize kazançlarla bugün imalat gerçekleştiriyor. Bundan sonraki süreç tamamen düşünme ve pazarda ürünü nasıl daha fazla satıp minimize kazançlarla kara geçerim hesabı olmalıdır. Bugün sürekli alüminyum imalatı olarak sürekli fabrika girişlerini görüyoruz. Fakat bu tarz imalatlar 50-100 tonluk imalatlar olmayacak hedef en az 1.000 ton üzeri olmalı. Ben hiçbir zaman Türkiye’nin alüminyum ekstrüzyon çöplüğüne dönmesini istemem. 5 yıl sonrası için çok ciddi tehlike görüyorum. Atıl kapasiteler gündeme gelebilir.
Ben 2007 yılında derginizde yapmış olduğum röportajda şunları söylemiştim PVC ve diğer sektörlerden çok ciddi yatırımlar gelecek. Bunun en büyük sebebi alüminyum firmalarının şartlar sebebi ile büyüyor görünmesi. Ama dikkat edin hizmet ve verimlilik adına bir büyüme söz konusu değil. Bunu ön plana alanlar zaten aldı başını gitti fakat PVC kanadı çok ciddi anlamda geliyor. Çünkü onlar bu konuda biraz da bayilik üzerinden çalıştıkları için konuya daha hassas yaklaşacaklar ve hizmeti ön plana alacaklar. O yüzden bu yatırımlar aralıksız gerçekleşiyor. En büyük PVC profil devlerinden 2 tanesi sektöre adım attı. Bu neyin işareti? Kalite boşluğunun işareti. Bugün adam hizmetten kaçıyor, bırak onu dergiye reklamdan kaçıyor. Şunu düşünüyor, ben kabuğumda herşeyi hallederim. Kendi kabuğunda yaşayarak kimse birşey halledemez. Dünya artık bir köy herkes herkesi tanıyor ben büyüğüm bu işi yıllardır yapıyorum diyen birçok firma tarih kitaplarında kalıyor. Bu işi sevmek zorundayız hep birlikte sevmek zorundayız, bugün alüminyum firmaları kalıpçıyı kendine rakip görmemeli. Alüminyum Yapı dergisini kendisine rakip görmemeli, bizler hizmet birimleriyiz. Sizin mücadeleniz de aynı değil mi, niye diğer dergiler gibi yok olmadı. 98 yılında çıkan derginiz hala yoluna kararlılıkla devam ediyor, bunun mutlaka bir sebebi var. Bu sektör size inanıyor, derginin yapısına inanıyor, gücünü iyi biliyor, çünkü derginiz sektörü savunuyor.
Her firma kendine bir yol belirlerse profesyonelleşirse bir şeyler düzelir. Konya’da küpeşte hedef belirleyip büyüdüyse tüm alanların kendine hedef belirlemesinden yanayım. Fakat hizmet en önemlisi. Bugün bakıyorum tesiste prese arka arkaya kalıp bağlıyorsun, kendini de fabrikanı da yoruyorsun. Sen doğrama yap, sanayiyi düşünme. Sanayi düşünen doğrama düşünmesin, her bir parçayı yapmaya çalışmak herkesi yorar. Firmaların yanlış yatırımları kalıpçılara da zarar veriyor. Verimli kalıp, uzun vade hedefleri ve sektör bazında yatırım en önemli konudur.
Örnek vermek isterim, sektörde birçok kişiye Çin ve Tayvan’ı gezdirdim. 5-6 yıl önce firmaya gidiyorum bisiklet jantı basıyor, 6 yıl sonra gidiyorum adam halen bisiklet jantı basıyor. Hiç duşakabin basayım, sineklik basayım demiyor. Bir sektörde kendini ileri almış, onda uzmanlaşıyor, kalıplarda randıman almış. Bu tip tesislerin ülke için daha verimli olacağına inanıyorum.
Kendi kabuğunda yaflayarak kimse bir şey halledemez. Dünya artık bir köy herkes herkesi tanıyor ben büyüğüm bu işi yıllardır yapıyorum diyen birçok firma tarih kitaplarında kalıyor.
Son olarak Dörtel kalıp firmasının geleceğinden bahseder misiniz?
Dört el kalıp tamamen alüminyum ekstrüzyon sektörüne hizmet eden bir kuruluş olarak kalmıştır. 4 kardeş olarak devamlılık ve sürdürülebilirlik adına bu işi sırtladık, sektör artıya geçsin diyerek bugünlere kadar geldik. Kalıp imalatının yanında son 5 yıldır makine imalatını da ön plana çıkardık. Türkiye’de şuan yapılması gereken profil sarma, folyolama, ultrasonik dikiş makinesi, ahşap desen kaplama, puller gibi, fitil sıkma makinesi gibi bu sektörde kullanılması gereken yurtdışından ithal edilen makinelerin imalatını yapmaya başladık. Bunun için Çerkezköy’de 6.000 metrekare açık 4.200 metrekare kapalı alanda fabrika inşaatını tamamlamak üzereyiz. Tamamen kalıp imalatı ve makine imalatı üzerine hazırlıyoruz projeyi. Bu konuda çok ciddi yatırımlarımız var. Şuan 800 kalıp üzerinde çalışıyoruz. İnanıyorum hedefimiz olan 2.000 kalıp adetine önümüzdeki dönemde ulaşacağız. Dünya pazarına kalıp vermek istiyoruz. Bugün İtalya’ya, Fransa’ya kalıp vermek istiyoruz, o bölgelerde güçlenmek istiyoruz hedefimiz bu yönde. Bu hedefi 2014-2015 yıllarında gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Makine imalatı ile kalıbı çok iyi bir noktaya getirmek istiyoruz. Dörtel kalıp firması olarak sinai yatırım belgesi aldık. Sinai kalıp olarak Türkiye’de çeşitlilik anlamında çok iyi hizmet verdiğimizi düşünüyorum. Bu hizmetimiz karşılığında devletimizden yapacağımız yatırımlar için çok ciddi teşvik aldık. Yıllık 24.000 kalıp yapmak istiyoruz 3 yıl içerisinde gerçekleşeceğine inanıyoruz.