Başlarken…
İlk 4 aylık dönem içerisinde üzülerek belirtmeliyim ki, 2011 yılının beklentimiz ve hedeflerimizin şaştığı bir yıl olarak geçeceği düşünülüyor. Tunus, Cezayir, Suriye, Mısır ve Libya ülkelerinde yaşanan ve tüm Arap yarımadasını içine alan ayaklanmalar sebebi ile çok zorlu bir yıla başlamış olduk. Özellikle ülkemizin Libya konusunda vermiş olduğu mücadele ve bugüne kadar alt yapısından şehirleşmesine ve fabrikalaşmasına önemli rol oynayan firmalarımızın yaşanan sıkıntılar sebebi ile mağdur olmaları ve ciddi anlamda maddi kaynaklarını kaybetmeleri bizleri derinden üzmüştür. Özellikle Libya ve Suriye konusunun rahatsız edici bir şeklide bitirilmemesi o bölgelerde iş yapan tüm inşaat firmalarına zor zamanlar yaşatmaktadır. Son 5 yılda özellikle bu bölgelerde çok ciddi projelere imza atan inşaat firmaları beraberinde birçok sektörü hareketlendirmiş ve o bölgelerde çok ciddi ihracat rakamlarına ulaşılmıştır. 2010 yılında yaklaşık olarak 20-25 milyar dolarlık ihracatla elde ettiğimiz kaynakların büyük bir bölümü bu iki ülke tarafından sağlanmıştır. En büyük korku ise, bu sıkıntının bir türlü aşılamaması ve sıkıntının diğer ülkelere de sıçrama yapma endişesidir. Bu durumların biran önce bitmesi tüm dünya için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum. Bütün bunlar yaşanırken Japonya’da yaşanan büyük felaketler tüm Dünya’yı acıya boğmuştur. Bir daha bu felaketlerin yaşanmaması dileğiyle… Bu arada Japon halkının felaket karşısında kenetlenmesi, suçlu aramak değil çözüm üretmek için mücadele vermesi de bütün dünyaya örnek olmuştur.
Ülkemiz de dünyada yaşanan gerginliklerden etkilenmiyor değil, özellikle kriz bugün tüm Avrupa’yı içine almış durumda. Rusya ve Türki Cumhuriyetleri de, istenilen ölçüde büyüme gerçekleştiremiyor. Arap yarımadası zorlu bir sınavdan geçiyor. Aslında bütün bunları düşündüğümüz zaman sevindirici olan ise bütün Dünya ülkeleri ile entegre olan bir ülkede mücadele vermemizdir. Olumlu olumsuz tüm sinyaller Türkiye’yi hızlı bir şekilde hem etkiliyor hem de her konuda tetikliyor. Oysa benim şahsi düşüncem Kriz Türkiye ekonomisine bütün alanlarda verilmiş bir fırsat ve moladır. Bugün düşündüğümüz zaman 5 yıllık ihracat rakamlarında yaşamış olduğumuz büyümeyi Avrupa pazarından veya Rusya ve Türki Cumhuriyetlerinden yakalamadık. Afrika ve Arap Yarımadasına yapmış olduğumuz rakamlar bunu sağladı. Dünya’da ekonomilerindeki büyümelerin sürekli hareket halinde olması Türkiye’yi fazlasıyla etkiliyor. Bu sebeple yaşanan krizler her defasında bizleri ağır değil az etkileyecektir. Belki bu sefer beklentilerimizi özellikle yeni gelişen ülkeler olması sebebiyle fazlasıyla yaşasak da, bunun yine ülkemiz için büyük bir atak oluşturacağı kanaatindeyim. Önemli olan ödevimizi iyi çalışabilmek. Bugün sanayicimizin halen o ülkelerde elini ayağını çekmemesi gerektiğini yaşanan sıkıntının genel anlamda ortağı olduğunu göstermesi ülkemizi sürekli diğer ülkelere karşı ön planda tutarak fırsatı lehimize çevirmeye yetiyor diye düşünüyorum. Sanayicimiz özellikle hedeflerini uzun vadede tuttuğu için beklentisini de ister istemez kısa vadeye düşürmeden mücadele ediyor.
Gideceği limanı belli olmayan gemi, denizde gezinir durur. Liman belli ise, fırtına çıksa da o limana doğru yol alır. Hikâyeyi unutmayınız: Topal karıncaya “Nereye?” diye sormuşlar. “Mekke’ye” demiş. “Bu halinle mi Mekke’ye gitmeye çalışıyorsun?” diyerek küçümsemişler. Gülerek cevaplamış: ”Gidemesem bile Mekke yolunda ölürüm.”
Bu sebeple hedeflerimizi özellikle alüminyum firmaları olarak iyi yapalım. Korkmayalım çünkü zaten yıllardır bunun mücadelesini veren bir ülkeyiz biz. Biz hiçbir zaman ülke olarak rahatı görmeyeceğiz bunu en azından biliyorum sürekli çalışıp sürekli mücadele edeceğiz. Bunun altında yatan en büyük gerçek ise eğitim konusunda bir türlü bir yerlere gelemeyişimiz. Bugün belki ülke olarak istikrarlı olduğumuz söyleniyor fakat toplumsal olarak kanayan yaraların acilen sarılması gerektiğine inanan birisiyim. O yüzden mutlaka eğitim anlamında reformların hızla yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Bizler ülke olarak varlığımızın ilk döneminden bugüne hep mücadele etmişiz, belki hep edeceğiz ve etmeliyiz de. Yalnız en önemli konu eğitim konusunda mutlaka seferberlik yapılması, gelecek nesillerin bu konuya daha duyarlı hale getirilmesi için bir şeyler yapmalıyız. Biz nereden başlayacağız diye soracak olursanız, önce okuyarak anlayarak bir şeyleri öğrenerek…
2023 yıllarında 500 milyar dolar ihracat hedefi belirlenirken, bence eğitimde de seviyemizin belirlenmesi dileğiyle…
Alüminyum sektörünün geleceği…
Bugün alüminyum sektöründe rakamsal anlamda konuşamasak bile büyümenin gözlendiği kesindir. Özellikle yeni kurulan fabrikalar ve tesislere ilave edilen preslerle 2011 yılının da alüminyum sektörü için büyüme yılı olacağı düşünülüyor. Arap yarımadası ve komşu ülkelerimizde yaşanan sıkıntıların bitmesini bekleyen sektör firmaları yatırımlarını da hız kesmeden yapmaya devam ediyor. Özellikle PVC sektöründen sektöre girişlerin başlaması ülkemizin her köşesinde yeni bir tesisin oluşacağını düşündürüyor. Bu kadar tesis gerekli mi gereksiz mi yakın zamanda bu sorulara cevaplar kendi kendine çıkacaktır diye düşünüyorum. Özellikle fabrikaların büyük pazarlamacılarım dedikleri firmalarında bir anda alüminyum profil işine girmek isteyişleri sanırım kar marjlarının her sayıda bahsettiğim gibi en düşük seviyelerde devam etmesinden kaynaklanıyor. Bugün bir alüminyum sektörü var doğru fakat katma değeri yüksek ürünler üretemeyip sadece tonaj yüksekliği ile kazanç sağlamaya, ayakta durmaya çalışan bir sektörü konuşuyor olmak ne acı. Biz doğru Avrupa pazarının üretimini ellerinden aldık bunun en büyük sebebi onlara en ucuz malzemeyi belki de kendilerinin bile başaramadığı kalitede üretimle sunmuş olmamız olamaz mı? Bugün Avrupa’nın ekstrüzyon yapan dev kuruluşları kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Bunun en büyük sebebi alıcıların yönlerini daha uygun ürün alabilecekleri ülke olan Türkiye’ye yönlendirmelerinden kaynaklandı. Aynı şekilde ülkemizde de bir çok bu işin pazarlamasını yapan firmanın hızla alüminyum işine girmesi yakın zamanda büyük tesisleri de zora sokacak diye düşünüyorum. O yüzden mutlaka fabrikalar bayi ağını ivedilikle yapmalılar. İnsana yatırım ve Arge konularında mutlaka bütçelerinden önemli bir bölümü aktarmalılar. Reklam konusunu konuşmak dahi istemiyorum, firmaların reklamlarını yapan bir kuruluş olarak. Ama gerekli diye düşünüyorum ve yanlış yerlerde kendilerini tanıtmaları halinde önümüzdeki dönemde ciddi rahatsızlık duyacaklarını düşünüyorum. Sektör firmalarının öncülerinin özellikle katma değeri yüksek ürünlerin ülkemizde üretimine start vererek tüm sektöre lokomotif olmalarını bekliyorum. PVC sektörü biliyorsunuz özellikle bayi ağları ve kurumsal anlamda ciddi büyüklüğe ulaşmış firmalardan oluşuyor. Bu firmaların özellikle alüminyuma girişlerinin inşaat sektöründe ciddi anlamda mevcut tesisleri etkileyeceğini düşünerek alüminyum fabrikalarının Türkiye’de imalatı yapılmayan yurtdışından getirilen özel alaşımlı malzemeler üzerine yoğunlaşmasını ve yeni gelişen ürünler için çalışmalar yapmaları gerektiğini düşünüyorum..
Hedefinizi belirleyin, ulaşmak için mücadele verin. Mücadele verdiğiniz hedefe ulaşamasanız bile emin olun her şey bugünkünden daha güzel olacaktır…
Her sayıda olduğu gibi, bu sayımızda da bizleri yalnız bırakmayan, desteğini ilk çıktığı günden bugüne bizlerden esirgemeyen firmalarımızın değerli yöneticilerine ve okurlarımıza yürekten teşekkürler..
En iyi dileklerimle, bol kazançlı ve sağlıklı günler dilerim..
Saygılarımla
İlhan KAHRAMAN