Ana hedefimiz olan alüminyum sektöründe daha güçlü bir noktada bulunarak, her gün daha fazla müşteriye ulaşabilmek, yurtiçi ve yurtdışı müşterilerimiz için en iyiyi oluşturabilmek adına, personelimizin eğitim çalışmalarından tesislerimizin gelişimine kadar her noktaya yüksek dikkat gösteriyoruz.
Sürekli bir şekilde profesyonelleri bünyemize kazandırabilmek için insan kaynakları konusunda da hassas bir şekilde doğru personeli seçmeye özen gösteriyoruz.
Firmamızın sunmuş olduğu hizmetlerde hem yüksek kalitenin elde edilmesi, hem de sektörün en uygun fiyatları ile işlem gerçekleştirilebilmesi için doğru bir analiz çalışması gerçekleştiriyoruz.
Firmamızın yüksek muhasebe çalışmaları sayesinde en doğru hesaplamaları yaparak hizmet ve fiyat eğrisini en mantıklı doğrultuda koruyoruz.
Türkiye ve çevre ülkelerde alüminyum sektörümüzdeki ihtiyaç duyulan tüm hizmetler karşılanırken, hiçbir noktada eksiklik bulunmadan kaliteyi oluşturan bir sistematik ile hizmet veriyoruz. Bu sayede, sektörümüzde tüm üretim aşamasında daralan boğazlara çözüm üreterek, hızlı imalat, kalite ve verimlilik döngüsünü sağlıyoruz. Sonuç olarak başarı kaçınılmazdır.
Temel ilkelerimiz vardır. Öncelikle kalite ve verimlilik için kurallarımız kesindir; sıcaklık sıcaklık sıcaklık, disiplin disiplin disiplin! Bu iki konuyu ısrarlı bir şekilde vurgulamamın nedenini üretim aşamasındaki arkadaşlarım da çok iyi bilir. Soğuk veya sıcak yapılan imalatta, profiller üzerinden oluşan sorunlar kaçınılmazdır.
Disiplin konusunda da, bir ekstrüzyon presinin baskı zamanı minimum 1 dakika - maksimum 1.5 dakikadır. Gün içinde yaptığımız, bu zamanı tekrarlamaktır. Tekrarlama yaptığımız zaman, saniye saniye incelerseniz problemleri daha hızlı çözebilirsiniz. (6060 ve 6063 imalat için)
Siparişten müşteri sevkiyatına kadar oluşabilecek problemleri sistematik ve otomasyon çözümler ile sonuçlandırabilirsiniz. Üretim maliyetlerini minimize eder ve kazancınızı maksimuma çıkartabilirsiniz. Bu kararı dün vermeniz, bugün de uygulamanız gerekmektedir.
Biz yarını hiç yakalayamıyoruz. Bizim sektörümüz olan alüminyum en genç metaldir. 140 yıllık tarihi ile henüz kullanım alanlarının %40’ına ulaşmadığına inanıyorum. Önümüzde uzun bir gelecek var. Biz radikal kararlarımızı bugün alabilir ve uygulayabilirsek, bugün yaparız, yarınlara ertelemek sektörü kaybetmek demektir. Rakiplerimize meslektaş dediğimiz, rakiplerimizi ise; ağaç, demir, plastik olarak gördüğümüz gün kazanacağımız bir sektör ve üretim üssü kurabiliriz.
Tamamı yerli sermayeyle kurulmuş ve 50 yıllık tecrübesi ile 1996 yılından itibaren Alüminyum Ekstrüzyon Kalıp imalatıyla faaliyetlerini sürdüren ve kazandığı uzmanlık, deneyim, saygınlık, büyük önem verdiği iyi eğitilmiş tecrübeli personeli, 7 ayrı departmanı ve 60’a yakın çalışanıyla sektörde hizmet veren 4 EL KALIP, ”Kalitede Güvence, Müşteride Memnuniyet” anlayışı ile lider konumuna yerleşen firmalarımızdandır. ISO 9001-2000 Kalite Sistemi ile çalışan 4 EL KALIP, üretimini modern tesisinde gelişen teknolojiye uyumlu CNC (Torna, Freze, Testere, Taşlama, Dik İşleme Merkezi, Tel Erezyon, Dalma Erezyon) Tezgahları, deneyimli bilgi ve beceriye sahip Mühendis, Tekniker, Teknisyen, Usta ve bölümüyle ilgili eğitimi almış elemanları ile yapmaktadır. 4 EL KALIP Romanya, Rusya, Arnavutluk, Ukrayna, Cezayir, Yunanistan, Bulgaristan, Kazakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Irak ve İran ülkeleri ile sürekli çalışmaktadır.
Biz de Alüminyum Yapı Dergisi olarak firmanın yetkili ağzı Hüseyin Bey’den hem 4 EL KALIP’ın içinde bulunduğu durumu hem güncel gelişmeleri hem de sektörün içinde bulunduğu şartları konuştuk.
DÖRT EL KALIP VE MAKİNA SANAYİ TİC. LTD. ŞTİ. Hüseyin KARABACAK
Firmalar bireysel düşünen bir yapıya dönüştüğü ve bir girdabın içine düştükleri için herkes ayakta kalma savaşı veriyor.
Ülkemizdeki önemli bir alüminyum ekstrüzyon kalıp firması olarak durum değerlendirmesi alabilir miyiz sizden?
En büyük zorluğu imalatçılar olarak finans konusunda ve yaptığımız ticari faaliyetlerde yalnız bırakılmamız sebebiyle yaşıyoruz. Aynı zamanda firmaları desteklemek adına verilen kredilerin bizlere ulaşmaması yüzünden bütçemiz kadar iş yapabilen bir kuruluş olduğumuzu söylemekle başlamak isterim. Üretim gücümüzü maksimum seviyeye çıkarmak istesek dahi, bunu başarmayışımızın en büyük sebebi çelik fiyatlarının bizleri zorlamasıdır. Çelik finansını bütçemiz kadar yapabiliyoruz. Devlet politikalarının ticari faaliyet gösteren firmaları desteklemek adına vermiş oldukları krediler bizlere ulaşmıyor. Katkı payları ulaşmıyor. Bu durumda firmalar kendi yağında kavrularak hayatına deva ediyor.
Alüminyum ekstrüzyon kalıp sektörünün geleceği hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
Alüminyum ekstrüzyon kalıp dediğiniz zaman sektörümüzün geçmişine bakmamız gerekiyor. Alüminyumun 140 yıllık bir geçmişi var, demir ile kıyaslarsanız daha önünde alacağı çok yol var. Bugün yaklaşık olarak keşfedilmeyi bekleyen %60’lık bir kısım var. Daha da büyüyecek bir sektör olarak görülüyor. Kullanım alanları daha ileriye gidecek sinyalini sürekli veriyor. Alüminyum duvar ve cam buna en büyük örnektir. Çok enteresan bir malzeme. Çabuk ısınıp soğuyan bir malzeme, siz alaşımıyla oynadığınız zaman çelikten bile güçlü bir malzeme olabiliyor. İstendiği zaman zımpara haline getirilip demiri rendeleyip aşındırabiliyorsun. İstenildiği zaman uçaklarda kullanılabilen istenildiği zaman ısıya dayanıklı çok güçlü malzeme haline getirilebilen bir malzeme. Bütün bunlar geliştiği zaman ister istemez kalıp sektörünün de ona göre gelişmesi gerekiyor. Biz ne yapıyoruz dediğiniz zaman şunları söyleyebiliriz: Bizim kalıp sektörü olarak, alüminyum ekstrüzyon tesisleri olarak yüksek hız kalıplarına geçmemiz lazım. Ar-Ge olarak bunun tüm çalışmalarını yapıyoruz. Tesislerin bunu desteklemesi lazım. Ben yüksek hız kalıpları yapıyorum, saatte 30-40 billet basıp üreten bir tesisi, 60-70 adete çıkardığımız zaman bu sefer fırınları yetiştirmiyor. Fırınlar yetişmeyince, sistem çöküyor. Çünkü kalıp mukavemeti oluşmadığı için kalıp çatlıyor. Hız kalıbını yapabilmek için bütün sistemin desteklemesi lazım. Yoksa bir anlamı yok bahsettiğimizin.
Sıcaklığına önem veren firmalarda yüksek hız kalıp dizaynı olarak varız. Ama hızı arttırmak demek sürtünmeyi azaltmak demek. Sürtünmeyi azaltmak demek mukavemeti zayıflatmak demek. Soğuk biyette kırılgan bir vaziyet alıyor. Sıcaklığı tek derecede tutabilirse tesis yüksek hız kalıpları ile çalışabilir; bu kadar basit. Zaten firmalarımız ellerindeki presleri maksimum üretim seviyesine çıkardıktan sonra yeni presleri almaları lazım. Bakıyorsunuz yeterince presi olup müşteri portföyü artıyor. Bu artışa karşı eski presleri revizyon edip tam kapasiteye çıkarmak yerine yeni pres alarak gücünü farklı boyutta çözmeye çalışıyor. Bence tesisler 1-2 milyon dolar verip yeni presler alacağına, 50-100 bin dolar vererek mevcut preslerini revize edip tam güçlü hale getirirlerse daha verimli çalışmanın önü açılmış olur. Böylelikle sermayelerini de daha farklı bölümlerde kullanırlar. Kapasiteyi arttırmak daha büyük başarıdır. Rekabet dalımız enerji verimliliği olmalıdır.
Sektör firmaları bu değişim konusuna sıcak bakıyor mu Hüseyin Bey?
Bizim bazı eksiklerimiz var. Dün vereceğiniz kararı bugün yapmanız gerekiyor. Biz yarını bu yüzden yakalayamıyoruz. Senelerdir yarın yaparız muhabbeti var sektör firmalarında. Yarını yakalayamıyoruz. Hızlı hareket etmemiz gerekiyor. İmalatı aksatır endişesi ve ek maliyetler mevzusu korkutuyor. Kısa vadede kâr elde ettiğini sanan bir tesis, uzun vadede kaybettiğinin hesabını hiç yapmıyor. Müthiş bir zarar ediyor fabrikalar. Kararlarımızı dün alıp, bugün yapıp, yarın tesislerin bunu başarmış olması lazım.
Kurumsallığın firmayı hantallaştırmaması lazım. Yaptığımız işte her saniyeyi iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazıları bir presle bir ay içerisinde 1.000 ton alüminyum üretirken, bazıları halen 200-250 ton maksimum üretim yapıyor ve buradan kazandığıyla aynı zamanda büyüyeceğini düşünüyor. Bu iş bu kadar oluyormuş diyerek bazı şeyleri yapmak için perde geliyor firma sahibinin gözüne. Durum tam olarak şöyle; alüminyuma olan bir talep geldi, üretim yapman lazım, firmanın üretimi var, fakat eksik. Bu eksiği gidermek yerine yeni pres almayı daha mantıklı buluyor. Bu büyük bir kayıptır. Yani radikal kararlar alıp bu kararları uygulamak gerekiyor. Zaman olarak, tonaj olarak yükseldiği dönemlerde şayet aynı pres gücü ile yüksek tonaj elde edebilirsen o zaman işçi maliyetlerinde aşağı düşmüş oluyor. Bir kısır döngü içerisinde firmalarımız. Radikal kararlar alıp bir an önce bu kararlara uygun organize olmak, bizimle veya bizsiz harekete geçmek lazım.
Bununla ilgili olarak örnek çalışmalar var mı?
Firma ismi olarak vermek istemem fakat bunlar minimum seviyede başladı. Strateji geliştirme, proses uygulama gibi bölümler oluştu. Daralan boğazları hızlandıracak sistemleri kendi bünyemizde üretmemiz lazım. Bazı firmalarda ambalajda sıkışma olur, bazısında eloksalda sıkışma olur, bazısında ısı yalıtım termo blok makinelerde sıkışma olur. Her firmanın farklı ceketi vardır. Her firmanın o ceketteki söküğü dikebilmesi lazım. Yani bir insan şayet damarı tıkandığı zaman doktora gidip damarına stend takıp yaşamına devam ediyorsa fabrikaların da bununla ilgili ya doktorları bulması ya da kendi bünyelerinde bunu çözebilecek duruma gelmesi lazım. Fabrikanın kısılan damarlarını açması lazım. Açtıkları zaman birim maliyetleri aşağı düşer, rekabet güçleri artar.
Sürekli her röportajda konu aynı şekilde gündeme geliyor. Firma yöneticileri arasında gelip size “Bize bunu detaylı olarak anlatın tesisimize bunu uygulayalım,” diyen sayı ne durumda?
Dikkate alan arkadaşlarımız var, daha ileriye götürmek isteyenler var, onlara zaten yardımcı oluyoruz. Yıllardır sektöre kazandırdığımız nice tecrübeli değer, çalıştıkları tesislerde bu azim içindeler. Sadece kalıp üzerinde değil, daha kapsamlı konuşmak lazım. Kalıp sadece zincirin bir halkası. Pres germe, kesme, finish kesimler, konveyör sertleştirme grupları bir zincirdir. Bu zincir halkasını hep beraber hareket ettirmek gerekiyor: bunun adı da disiplin. Siz zaten sistemi kurallar üzerine kurduğunuz zaman düzenli imalat olur, verimlilik, kalite ve hız yakalanır.
Türkiye’de sektör firmalarının geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Sektör firmalarının neredeyse tamamı kapılarını kapattı. Düşünce şu; firmalar bizi dinlese ne olur, dinlemese ne olur! Dışarıya ya da içeriye çalışıyorum benim konuşmama gerek yok diyen firmalar ordusu oluşmaya başladı. Özellikle gelişme istidadı yakaladığımız bu önemli dönemde tanıtım konusunda geri plana düşmeye başladık. Bunun sebebi nedir Hüseyin Bey?
Kalıp sektöründe, alüminyum sektöründeki kadar dahi birlik, bütünlük ve dayanışma yok. Kalıp sektöründe büyük bir parçalanma var. Bireysel olarak görüştüklerimiz, arkadaşlarımız ve meslektaşlarımız var, fakat teknik platformda birleşemiyoruz. Bunun sebebi kendi içimizde elaman kayışları olabilir. Mesela Kayısı dediğiniz zaman Malatya akla gelir. Bugün kalıp dendiği zaman dünyada neden Türkiye akla gelmesin! Birlik beraberlik anlamında aynı milli çatı altında mücadele verilmesin! O zaman Türkiye kalıp sektöründe bir numara olabilir. Bireysel başarı Türkiye’nin başarısı değildir. Seninle birlikte yaşar, seninle birlikte ölür. Kapalı çarşıda yan yana kuyumcular altın alışverişi yapıyorlar. Kalıpçılar bir sektör oluşturursa onlar da birçok firmayı Türkiye’ye açar. Duvarlarımızı büyük olarak örersek o zaman dışarıdan bizim ne yaptığımızı kimse bilemez. Bunu birlik adı altında yaparsak Avrupa’daki büyük üretim güçleri Türkiye’de kalıp sektörü oluştu diyebilir.
Fabrikalara endeksli yani üç beş fabrikayı kendime bağlayıp ömür boyu bu şekilde yaşamıma devam edeyim süreci... Büyümesini gerçekleştirememiş üretim tesisleriyle sektörü devam ettirmeye çalışan firmalar…
Dört-El farklı düşüyor bu konuda. Bilgilerimizi derneklerle, vakıflarla, üniversitelerle paylaşıp daha profesyonel, daha kurumsal firmalar oluşsun istiyoruz. Sadece tek derdimiz dışarıdan bakıldığı zaman Türkiye alüminyum ekstrüzyon kalıplarında bir yere gelmeye başlamış desinler. İyi desinler orada herhangi bir firmaya gidersek bizim işimizi halleder denmesini istiyoruz.
Biz ülkemizi üçüncü dünya ülkesi olarak görmek istemiyoruz. Kalıp sektöründe teknolojik bakımda Avrupalı firmalarla yarışabilir durumdayız. Fakat bireysel hareketler sebebiyle bu bizi önemli bir noktaya götürmüyor. Bu önemli durumda şunu çok iyi biliyorum; yalnız değiliz, Türkiye’nin önemli firmalarının desteğini alıyoruz. Finans konusunda gücümüz kadar hareket edebiliyoruz. Kaliteyi bozmadan büyümek en önemli unsurdur.
Türkiye’de alaşımlı çelik üretilmesi konusunda hiçbir şey konuşulmuyor. Avrupa elindeki çeliği bizden kesse hiçbir şey yapamayız. Çelik konusu bizim için çok sıkıntılı. Silah sanayine kullandığınız namludan isterseniz tank paletine önemli alaşımlı çelikler kullanılıyor. Ağır sanayi, savunma sanayi konusunda Avrupa’da stratejik öneme sahip bu ürünlerin Türkiye’ye girişi bir kanun ile yasaklanabilir. Sen o zaman hiçbir şey üretemezsin. Kendi çeliğimizi üretmemiz lazım. İşte o zaman kalıp sektörü daha ileri gider. Avrupa’da bazı tekliflerde çelik fiyatları bizden daha düşük kaldıkları için rekabet edemediğimiz durumlar oluyor. Türkiye’de Avrupa’nın yarı fiyatına ürün çıkarmamız gerekirken hammadde sebebiyle 1-0 mağlup başlayarak yola çıkıyoruz.
Kalıpçı firmalarında çok değerli arkadaşlarımız var; bireysel başarılara imza atan arkadaşlarımız bunlar. Hep beraber dernek adı altında ya da benzer bir çatı altında bireysel yerine toplumsal hareket etmek avantaj sağlar. Bu durumun “birlik olmayalım” diyenlere de avantaj sağlayacağına eminim. Geçmişten gelen bir sistem var, onu atamıyoruz. Ben kendi çatımla kendi duvarlarımın içinde başarayım dediğiniz zaman kaybetmeye mahkûmuz.
Türkiye alüminyum ekstrüzyon sektörünün büyümesi ve gelişmesi ile kalıp sektörünün büyüyüp gelişmesi atbaşı mı acaba?
Türkiye ekstrüzyon sektörü olarak diyorsak istisnalar haricinde kalıp sektörü çok ileride şu an. Meslektaşlarım şu an dünyanın çok ciddi çalışan büyük ülkelerine kalıp üretiyor. Yani Türkiye’de istenmeyen zor birçok kalıbı biz Türkiye’de çözerek yurtdışına gönderiyoruz. Bu da bizi bir tık ileriye götürüyor. Azot soğutmalı kalıplar bunun en büyük örneği. Ya da ben dakikada 30-35 metreyi hedefliyorum diyen tekliflerle kalıplar geliyor. Türkiye’de böyle teklifler görmedik. Bize Türkiye‘de kalıp yapılsın bir şekilde çıksın diye bakılıyor. Türkiye’de bizi ne kadar zorlarsa o kadar güzel işler çıkar. Firmaların daha fazla şey istemesi lazım. Her şey tonaj değil, hızdır. Yüksek tonajlı kalıpları normal imalatın yarı altına bir hızla imalat yapıyorsan o kalıptan çok malzeme bastın diye kâr elde etmedin, aksine hızdan kaybettin. En değerli şey enerji ve işçilik zamanıdır.
Türkiye kalıp sektörü dünya firmaları ile rekabet edecek düzeye geldi mi Hüseyin Bey?
Şu an Türkiye’de tasarımcılarımızın, dizayncılarımızın, işletmelerimizin gerçekten dünya çapında yapamayacağı bir kalıp yok. Avrupa’da hangi zorluklarda kalıp yapıyorlarsa Türkiye’de de aynı zorluklarda kalıp yapılıyor. Bugün sadece kendinin reklamını ve tanıtımını iyi yapıp karşı ile iyi irtibat kurman gerekiyor ki o sisteme uyulması gerekiyor. Bugün İspanya ve İtalya’da firmalar gaz soğutmalı kalıplar istiyorlar. Türkiye’de böyle bir istek olmadığı için biz gaz soğutmalı kalıpları yapmıyoruz. Rekabeti yapabiliyoruz.
Dünyada alüminyuma ihtiyaç her geçen artıyor. Türk alüminyum sektörü bu gelişime ayak uydurabiliyor mu?
Arz taleple çalışan tesislerimiz var. Sonuçta hiçbir tesis tam kapasite çalışmıyor, ihtiyaca göre hareket ediyor. Maksimum 24 saat çalışan tesisler istisnadır. Bu yüzden talep karşılayabilecek tesislerimiz var. Üretim üssü olabilmek rekabetle alakalı. Kalıba bağladığımız hız, tesise bağladığımız süreklilik ve disiplin. Bu şekilde imalat yaptığımız zaman bizim sektörümüzün malzeme satamayacağı bir ülke yok. İstenilen kalitede malzemeyi her yere satar. Alt yapı çok önemli. Fabrika sahipleri ikilemde kalıyor. 7075 basması gereken tesisler aynı şekilde6063 üzerinden imalat yapmaya devam ederse, o zaman hedefi es geçer. ‘Ben alaşımlı malzeme basacağım.’ diyorsan ona göre tesisi kurman lazım. Her şey farklı birbirinden. Tesislerimizde yapamayacağımız üretemeyeceğimiz ürün yok. En büyük eksik yurtdışından gelen katmadeğerli hammaddeyi katmadeğersiz halde satıyor olmamız. Burada ürüne katmadeğer katmamız gerekiyor.
2023 yılında sektör olarak 8 milyar doları hedeflerken içinde bulunduğumuz durum bu. Şu an bu hedefleri yakalamak bayağı bir zorlaştı. Sektör üzerinde o enerji var olacaktır. Şu an 3-3,5 milyar dolarlardayız, onu yukarı nasıl çıkarırız diye düşünüp, katmadeğeri düşünmez isek bunun zor olacağını görürüz. Geçmiş yıllarda darbe alan Türkiye’de hedeflenen rakamlara ulaşmak, böyle sıkıntılı geçen dönemlerde biraz daha zor olacak. ***(Abi önemli burası mutlaka renk ver bold olsun)*** 100 milyar dolarlık bir makine sektörü var. Makine firmalarına hitap eden firma sayısının artması lazım. Sanayi profillerine yoğunluk vermek lazım. Makine imalatında kullanılan metali alüminyuma çevirmek lazım. Şayet hedef varsa ve ulaşılması gerekiyorsa demirin, plastiğin, ağacın artık alüminyuma dönüştürülmesi lazım.
Sektörün öncülüğü gerçek manada yapılırsa üzerindeki yorgun ve âtıl elbiseyi çıkarıp güçlü duran ve bu gücünü tüm dünyanın gördüğü bir ortam oluşabilir mi?
Aslında daha iyi bakıyorum duruma. Biz zaten kopyalarla geldik düne kadar, korkuluk konusu yok iken sektörü çıktı. Tente sektörü, ferforje sektörü çıktı. 15 yıl önce bunlar konuşulmuyordu. Ar-Ge’lerimizi yaparken sadece inşaat odaklı yapmamamız lazım. Yapı sektörüne çapayı attığımız için bir türlü farklı sektörleri göremiyoruz. Bu da ister istemez sanayi ve endüstri, özellikle alaşımlı alüminyumların üretiminde kazanç fırsatlarının elimizden gitmesine sebep oluyor. Katmadeğerli doğru ürünü üretmeyi düşünen sanayici üretime geçtiği zaman, işletmeyi ayakta tutmanın savaşını verme düşüncesinde oluyor.
Belli konumda ve kalitede, belli katmadeğerli ürünü ürettiğin zaman fiyatı sen veriyorsun zaten. 100 milyar dolarlık bir makine sektörü var önümüzde. Türkiye bunu yapabilecek güçte.
Bugün doğrama dediğiniz zaman %95 malzeme, %5 işçiliktir. Ama makineyi düşündüğünüz zaman o makinenin içine girecek alüminyum belki maliyetin %3’üdür. Oradaki rakamlar çok önemli değil. Daha kârlı ve başarılı, aynı zamanda rekabeti az olan bir sektör seçmek lazım. Makine yapan firmaya hizmeti doğru verirseniz fiyat vade muhabbetine girmezsiniz. Bizim pazarlamacılarımız 100 satış unsurunun sadece ikisini kullanıyor. Vade – Fiyat. Geriye kalan 98’lik bölüme önem vermiyorlar.
Size 3 tane özel soru sormak istiyorum Hüseyin Bey. Alüminyum Yapı Dergisi kurulduğundan bugüne yıllık planlarını yapan Media Kit üzerinden çalışan uluslararası bir dergi nasıl hizmet veriyorsa o şekilde kurallara ve standartlara bağlı şekilde yayıncılık yapmaya çalıştı. Sorularım şahsınıza şu şekilde olacak
Sektör, örneğin kalıp sektörünün geleceğini ve bunun bir yıl öncesinden planlandığını bildiği halde neden yeterince ilgi gösteremedi? Bu sayının konu başlıkları Alüminyum ekstrüzyon kalıp sektörünün geleceği, ısıl işlem sektörünün geleceği ve çelik sektörünün geleceği idi. Yani sektörün ana damarlarını oluşturan bir dosya konusu açılacaktı. Fakat özellikle bu sene daha geri plana atıldı bu durum. Sizce sebebi ne olabilir?
Firmalar bireysel düşünen bir yapıya dönüştüğüve bir girdabın içine düştükleri için herkes ayakta kalma savaşı veriyor. Ayakta kalma savaşı verirken bu konulardan uzak kalmaya çalışıyorlar. Kendi bünyelerinin dışına çıkmadan sorun veya sıkıntıları içeride çözüp ayakta kalmaya çalışıyorlar. Şunu atlıyor firmalar; birliktelikle bunu başarabilirler. Biz bazı platformlarda sıkıntıları anlatmalıyız ki, bu cümleler bir yerlere taşınsın. Kalıpçılar olarak sıkıntılarımızı dostlarımız ve meslektaşlarımızla paylaşıyoruz, aynı şekilde kalıp çelikçileri de Türkiye şartlarında en pahalı çeliği satmaya çalışırken biz de Türkiye şartlarında en ucuz çeliği almaya çalışıyoruz. Isıl işlem konusunda da durum aynı. Bizler minimum fiyatla işimizi yaptırmak istiyoruz. Birliktelikle hareket edilse hiçbir bir firma bir başka firmanın batması için mücadele etmez. Ya da fiyatlarını kırmaz, makul fiyatları rekabet ortamını ortaya bırakır daha muhasebesel ve stratejik hesaplarla iş yapabiliriz. Bu da bizi aktif çalışan firmalara dönüştürür. Daha başarılı oluruz, çünkü maliyetleri düzenli çıkarmaları lazım, hızları arttırmak lazım. Bireysel olarak kendi bünyemizde çözmeye çalışırken çok şeyi de kaybediyoruz. Doğru rakam ve doğru iş birlikte hareketten geçer. Biz teknik olarak her şeyi paylaşmaya razı olan bir firmayız. 20 yıl önce de söyledim size; bir mum bir başka mumu aydınlatarak ışığından bir şey kaybetmez. Bize meslektaşımız bir şey sorsa doğrusunu söyleriz. Her meslektaşımız bir gün paylaşacak. Doğru platform önemli bu konuda. Aynı problemi hep birlikte yaşıyoruz sonuçta. Alüminyum sektörü ayakta durursa biz büyür, gelişiriz. Gizlimiz saklımız yok, bunu bilmek lazım. Profesyonellik ve güç paylaşımdan geçer.
Baktığınız zaman bir dergi yöneticisi olarak her zaman eleştiriye de açık olmamız lazım, işimizi daha iyi yerlere getirebilmek adına bu şart. Şimdi dosya konularımız oluşuyor, ilgi az baktığınız zaman bu tip sektörün gelişimine öncülük edecek olan dergi olsun dernek olsun fuarlar olsun istenilen destekleri alamıyorlar. Bunun sebebi tamamen bireysel düşünceler mi?
Sektöre hitaben olan bütün çalışmaların doğru yerde ve doğru zamanda paylaşılması esastır. Belki ilginin düşük olmasının en büyük sebebi kendilerine gösterilecek ilginin de yetersiz olduğu düşüncesi olabilir. Yani siz veya dernek veya fuarın yaptığı işin tamamen doğru kriterlerde olduğunu karşınızdaki topluluğun verdiği notlardan alabilirsiniz. Sınava öğrenci girer öğretmen notu verir durum bu. Bilginin düzgün ve doğru paylaşılması lazım. Türkiye’de bu maalesef aşılamayan konu. Konuşan kendisi için konuşuyor, sözü geçiyor fakat ben bunu kabul etmiyorum.
Bizler sektör olarak örneğin dernekleri dernek gibi kullanamıyoruz. Dernekler bazı insanların tekelinde kalıp, kendi çevresinin menfaatlerini gözeterek hareket ettikleri kurumlar haline geldi. Derneğin vazifesi, görevi, ne yapması lazım? Devlet desteğini nasıl sağlaması lazım bunlara odaklanmalı. Bu temelde, yönlendirilmeleri bireysel yada şahısların menfaatine değil, daha çok sektörün menfaatine yönelik çalışmalar yapması lazım. Bunu yapmak için de bizim geçmişte yaptığımız aldığımız uluslararası bilgileri, sektöre istediğimiz şartlarda yayamadık. Beyazdır, karadır, sağdır, soldur, insanları ayırdığınız zaman sektör bu konuma gelir. İnsanlar ne zaman artık sektörel olarak firmalara bakarsa bu sektörün bilgiyi alması gerekiyor diye düşünüp en ince ayrıntıya kadar inmezsen, bir bilgi var, derneğe üye olmayana o bilgiyi aktarmaz isen, korkarsan birilerinden, yönetimi kendi menfaati üzerinde çalışırsa o zaman bu sektör başaramaz. Bireysel başarılar toplumsal başarı değildir.
Hüseyin Karabacak bilgisini sürekli paylaşan aktaran bir yönetici. 4 El Kalıp da aynı şekilde bunu yapmaya çalışıyor. Bu paylaşımları yaparken yorulduğunuzu hiç hissetiniz mi? Yani şu an bu dosya konusunda bile tek kaldığınız gerçeği gibi?
Biz bu sektörden ekmeğimizi yedik ve ailemiz büyüyüp gelişti. 60-65 kişiye ekmek kapısı oluyoruz. Yeni kovan isteyen bir kuruluşa sıfırdan kovan satmak yerine önemli bir çalışma yaparak buyurun elinizdekini 2 yıl daha kullanabilirsiniz diyebildik. Her zaman dediğim şu; sektör kazanırsa bizler de kazanırız. Sektöre kazandırmak için maksimumda kullanılan ürünleri nasıl daha verimli kullanılır diye düşünüp bütün gün hesabını yapıyoruz. Dün ne anlattıysak bugün de aynı şeyi paylaşırız. Bazen istediğimiz şeylerin karşılığını bulamamış olabilir ya da görememiş olabiliriz, bunlar geçer, fakat bu bizi rotamızdan geri çeviremez. Maddiyat kazanamadık diye, bilgi vermeyelim diye düşünerek yaşamadı Hüseyin KARABACAK. Bildiğimizi sürekli paylaştık, hem şahsi, hem de şirket olarak. Hiç keşke demeden yaşadım bugüne kadar. O gün söylediğim şey ogün doğrudur, benim gözümde değişmez.
Fazla konuşulmayan konuları konuşmak gerekiyor. Basın gibi olamasak da bazen toplantılarda çok önemli konuları gündeme getiriyoruz. Türkiye’de alüminyum imalatı yapan tesislerin %99’luk bölümü üretimi istenilen doğrulukta yapamıyor. Çok ciddi bir iddia. Bu iddiayı masaya yatırıp tartışalım. Çok önemli bir konudan bahsediyoruz sonuçta. Yapılan imalatların %99’u doğru takip edilmiyor. Doğru yapanlar kendini kanıtlasın. Doğru rakamlar, doğru imalat, tonajlar ve doğru fire sistemleri düzgün bir şekilde takip edilmiyor.
Son olarak mesajınızı alabilir miyim?
Bizim bilgiye sürekli aç olduğumuzun bilinmesi gerekiyor. Dünyada çok önemli bir sektöre hizmet veriyoruz. Sürekli yeni ürünler çıkıyor yeni imalatlar konuşuluyor. Doğrusunu öğrenmek istiyoruz. Sektöre verilebilecek son mesaj doğru üretimlerle katma değeri yakalamak. Sektörü fabrika olarak ayakta tutmak. Sektörü birleştirmeden ayakta tutmanın mümkün olmadığını söylemek isterim. Sektörü birleştiren, unsurlarımız da vakıf, dernek, basın yayındır. Bunlar görevlerini doğru yaparsa platformlar açılır ve bu platformlarda düşünceler daha rahat konuşulur, çözüm sağlanır. O zaman sizlerin sıkıntısını derdini anlatacak dergi, platformda buluşup anlatacak, dernekte veya vakıfta anlatabilecek, çözüm arayışına girilecek. Bugün Ankara’ya basın yayın merkezli olarak sorun ve sıkıntılar doğru bir şekilde bildirilecek. Çünkü bu sektörü kurtarmak bireysel olarak bizlerin elinde değil sadece basının elinde. Dernekler kendi menfaatleri üzerine çalıştığı ya da hitap ettiği gurubun talebine göre bir şeyler yaptığı zaman olmuyor. Bu sefer sıkıntı ve sorunları konuşacak tek yer basın yayın kalıyor. Bu yüzden siz Alüminyum Yapı Dergisi, yıllardır bu işin öncülüğünü yaptığı için daha rahat, yoğun ve özgür çalışma platformunu yaratıyorsunuz. Bizim gibi firmaların tamamı sizleri para kazanma unsuru veya para kaybetme unsuru olarak görmeyip gerçekten dertleri, sıkıntıları, sorunları dinleyen ve çözüme ulaştıran bir yapı olduğunuzu görmeli. Öteki türlü sizin rekabet edeceğiniz bir şey yok. Siz tarafsız yayıncılığı bugüne kadar hep yaptınız. Daha doğru ve hızlı hareket edebilmek için, başarılı olabilmek için belli ortamlarda bir araya gelmek gerekiyor. Benim gözümde basın bu konunun öncüsüdür.